Su, canlıların hayatta kalabilmesi için temek öğe ve dolayısıyla yaşamsal bir doğal kaynaktır. Bu özelliği suyu diğer doğal kaynaklardan farklı bir konuma taşımaktadır. Dünyanın büyük bir bölümünde suyun varlığını doğal karşılıyoruz. Kesinlikle bildiğimiz bir şey var; su yer yüzünün dörtte üçünü kaplıyor ve Dünyadaki toplam su miktrı 1.400 milyon km3’ tür. Gezegenimizin önemli bir bölümü suyla kaplı olsada, çoğunlukla su doğada bulunduğu haliyle kullanıma uygun değildir. İnsanların kullanımı açısından tatlı ve tuzlu olarak suyu iki gruba ayırabiliriz.
Su kullanımı tatlı su üzerinde yoğunlaşmıştır, ancak tatlı su yeryüzündeki suyun suyun yalnızca %3’üne denk gelir. Kalan %97’lik bölümün ise, deniz suyu ve tuzlu su oluşturduğu düşünülür. Tuzlu su artılmadan sanayi, tarımsal ve evsel kullanımı için uygun değildir. Yeryüzündeki tatlı su kaynaklarına baktığımızda, yaklaşık %70’inin kutuplardaki buz örtüsü ve buzullar, dağ tepelerindeki buz ve kar yığınları ve donmuş toprak içinde kitlenmiş şekilde bulunmaktadır. Bu kaynaklar erişilmez noktalardadır ve bulundukları yerde kullanılamazlar. Bu da bizim için dünyadaki kullanılabilinir yüzey ve yeraltı su miktarını %1’e düşürür. Bu %1’in %74’ünü tarımda, %15’ini evsel ve %11’i sanayide kullanılmaktadır.
Tarih boyunca uygarlıkların gelişiminde çok önemli bir rol üstlenen su kaynakarı günümüzde de en önemli doğal ve stratejik kaynaklar olarak ele alınmaktadır. Günümüzden 6.000 yıl önce Mezopotamya bölgesinde Sümerler, hendekler kazarak Fırat ve Dicle’nin sularını tarlalarına akıtmakla insanoğlunun ilk sulu tarıma geçmesini sağlayarak uygarlığı başlatmışlardır.
Günümüzde su, yaşantımızın ve küresel ekosistemin vazgeçilmez bir parçası olarak önemini giderek arttırmaktadır. Su, insanın temel ihtiyaçlarını karşılaması yanında; sürdürülebilir tarımi enerji üretimi, endüstri, ulaşım ve turizmin yanı sıra gelişmeninde kaynağıdır. Oluşan çevre kirliliği ve nüfus artışına bağlı olarak 21. Yüzyılda suyun dünya tarihinde bilinen stratejik önemi artaraj devam edecektir.
20. yüzyılda Dünya nüfusu 3 kat artmasına karşın su kaynaklarının kullanımı altı kat artmıştır. Bu durum hızla artan su ihtiyacının giderilmesinde karşılaşılan güçlükler ile su sıkıntısının gelecek 20-25 yıl içinde birçok bölgede su krizine dönüşme beklenti ve endişesinden kaynaklanmaktadır. Mevcut veriler bu endişenin yersiz olmadığını göstermektedir. Sonuçta, halihazırda dünyada bir milyarı aşkın kişi temiz içme suyundan mahrumdur, iki milyarı aşkın kişi de sağlık ve temizlik için gerekli olan suya sahip değildir.
Küresel boyuttaki sorunlardan biri de yeryüzündeki su kaynaklarının zamansal ve mekansal olarak eşit dağılmamış olmasıdır. Bölgesel olarak sudan en fazla yararlananlar Kuzey ve Güney Amereka iken Kuzey Afrika ve Ortadoğu en az suya sahip olanlardır.
Dünya Kaynak Enstitüsü’ne göre (World Resource Institute) göre, su kaynağının kişi başına yılda 1.700m3’ün altında olduğu yerlerde yaşayan insanlar su bulma konusunda sorunlar yaşamaktadır, kişi basşına yılda 1.000 m3’ün altında tatlı suya sahip olan bölgeler, gıda üretim güçlüğü ve ekonomik gelişim zorunluğu tehlikyesiyle karşıkarşıyadır, kişi başı yıllık su miktarı 500 m3 ‘ün altına düştüğünde su kıtlığı ortaya çıkmaktadır. Bu kadar düşük dizeylerde, en doğal evsel gereksinimlerin bile kaşılanması zordur. Bunu yanında genel bir kriter kullanılarak sınıflandırma yapıldığında; yılda kişi başına düşen ortalama su miktarı 1.000m3 ‘ten az olan ülkeler ‘su fakiri’, 2.000m3 ’den az olan ülkeler ‘su azlığı yaşayan’, 8.000-10.000 m3 ‘ten fazla olan ülkeler ise ‘su zengini’ ülkeler olarak kabul edilmektedir.
Türkiyenin yaklaşık kişi başına düşen kullanılabilir su potansiyeli yıllık 1.4540m3 tür. Türkiye su zengini bir ülke olmadığı gibi su fakiri bir ülke de değildir. Aksine, gerekli önlemler alınmadığı taktirde, yakın gelecekte su sorunları yaşamaya aday bir ülkedir. Bunun başlıca nedenleri de hızlı nüfus artışı ve göçler, kaynakların bilinçsiz kullanılması ile kirlenmesi, yağışların ve kaynakların bölgelere göre dengesiz dağılımı, su kaynaklarının bütüncül-havza bazında yaklaşımlarla uzun vadeli planlamalardaki eksiklikleridir.
Dünya genelinde öncelikli olarak su kaynaklarının geliştirilmesi için doğal dengeyi bozan ve suyu kirleten uygulamalardan uzaklaşılmasına yönelik bilincin arttırılması gerekmektedir. Yaşanan su sorunları bu konuyu yakın gelecekte dünya gündemine daha fazla taşıyacaktır. Bu nedenle çevre duyarlılığının arttırılması gibi su konusunda da duyarlılığın artacağı ve denetimin daha etkili olacağı bir geleceğe doğal dengesi ve kalitesi bozulmamış şekilde daha fazla su potansiyeli ile girilmesi önemli olacaktır. Bu koruma bilincine paralel olark da suyun daha verimli kullanulmasına yönelik sosyo ekonomik ve sosyo kültürel gelişiminin sağlanması için de ülkesel, bölgesel ve küresel ölçekte çaba gösterilmelidir.
Kaynaklar:
Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı;171,
www.wwf.org.tr,
Su Elkitabı, TMMO Kimya Mühendisleri Odası,
Cemkimsan Kimya Çalışma Notları.